Osmanlı Devletinin gerilemesine karşılık, Divan Edebiyatı hızlı gelişmesini sürdürmüş, Nef'î gibi ünlü bir şair yetiştirmiştir. Kaside ve hicviyeleriyle ünlü Nef'î, Divan şiirine bambaşka bir hava getirmiştir. Şeyhülislam Yahyâ, Nâilî, Nâbî devrin ünlü şairleri arasındadır.
Nesir alanında da önemli gelişmeler görülür: Nergisî ile Veysî süslü nesir geleneğini sürdürürken; Evliya Çelebi, Peçevî, Nâimâ, Koçi Bey halk tipi yazma geleneğine yönelmişlerdir.
Halk Edebiyatı belki de altın devrini bu yüzyılda yaşamıştır. Karacaoğlan, Gevheri, Aşık Ömer gibi zirve sanatçılar, Divan Edebiyatını da etkilemişler, geniş halk kitlelerine ulaşarak, Divan Edebiyatının gölgesinde kalan Halk Edebiyatına yeniden can vermişlerdir.
XVIII. yüzyılda ise, Divan Edebiyatı son parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlı Devleti toprak kaybetmeye devam ederken; edebî faaliyetler artarak sürmüştür. Türk tarihinde zevk, eğlence dönemi olarak bilinen Lale Devri, bu asırdadır. Yüzyılın en ilginç gelişmesi, Halk Edebiyatı ile Divan Edebiyatının yakınlaşmasıdır. Başta ünlü şair Nedim olmak üzere bazı Divan şairleri hece ölçüsüyle şiir yazmayı denemişler, koşma, türkü, semâî gibi nazım şekillerini Divan şiirine kazandırmak istemişlerdir. Şarkı bu düşüncenin ürünüdür.
Matbaanın getirilmesi, yazı yoluyla halka ulaşma çabaları, dilde sadeleşmeye neden olmuş, konu ve anlatımda yeni arayışlar içine girilmiştir.
Bu yüzyılda Nedim ve Şeyh Galip gibi iki usta Divan şairi yetişmiş Halk Edebiyatı; destansı konular, halk hikayeleri ve diğer ürünlerle gelişmesini sürdürmüştür.